23 Mayıs 2010 Pazar

Yaşam, bir an

Bu akşam, eve gelirken, sokak lambalarının gücünün pek de aydınlatmaya yetmediği bir kaldırım köşesinde, kuru, kahverengi bir tahta parçasına benzeyen bir şey gözüme çarptı. Kulağımda, "What do you want from me?" çalıyordu, biraz hızlı yürüyordum müziğin de itkisi ile. Birden o "şeye" vurmayı düşündüm, ama her nedense, o "şeye" vurmak için ayağım hareket etmedi. Tam olarak o eylemi zihnim gerçekleştirmeyi denetmedi bana. Sadece bir an, içerisinde onun çok yavaş bir hareket içerisindeki salyangoz olduğunu farkettim. O anda içimi korkunç bir çaresizlik kapladı. O "şeye", vursa idim, aslında bilinçli olarak "cansız bir şeye, bir tahta parçasına" vurmuş olacaktım. Fakat, ayağımda ezilmiş, kırılmış olan şey bir zamanlar canlı olan sümüklüböcek olacaktı. Ben sümüklü böceği öldürmemiş bile olsam; sümüklüböcek ölecekti. Önemli olan "niyet" olmadığına göre, aslında ben bir canlının yaşamını sona erdiren kişi olacaktım. O bir anlık yaşama karar verme gücü düşüncesi beni korkuttu. Aslında çok kolaydı bu; geri dönüşsüz bir kolaylık ,bir rahatlık. Korkusunu yenebilen bir insan aslında herşeyi yapabilirdi. Gücü varsa, hakkı da var mıydı ama?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder